22. Turkce Odevi
Konu : Sanayileşmenin olumlu ve olumsuz yönleriNe zamana ? : 21 Mart 2012
Not : Farklı ödevler buldum, istediğinizi yazın.
ÖDEV 1
Sanayileşmeyle birlikte
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:
Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:
1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.
kimyasal gübre ve ilaç kullanımındaki artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Böylece ortaya
çıkan kirlenmenin üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu ortaya çıkmaktadır
A) SANAYİ ATIKLARI
Sanayinin gelişmesiyle birlikte, kirletici türleri ve miktarları artmıştır. Bu kirleticiler suları da
kirletmeye başlamıştır. Sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları suları kirletmektedir. Farklı sanayi
kuruluşlarının kirletici etkileri ve dereceleri de farklıdır.
SU KİRLİLİĞİ VE KİRLİLİĞE KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Su kirliliği , doğada temiz olarak bulunan suyun insan eliyle doğrudan ya da insan yaşamı
için üretim yapan kuruluşlar tarafından kirletilmesidir.20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması
ve insan sayısının artması su kirliliğini de sonuçları tehlikeli olacak kadar arttırmıştır.
1. Şehirlerdeki Atık Suların Arıtma Tesisinde Arıtılmadan Nehirlere,Göllere ve
Denizlere Verilmesi:
Suların hijyenik açıdan kirlenmesine neden olan organizmalar, genellikle hastalıkla veya
hastalık taşıyıcı olan hayvan ve insanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanır. Bulaşıcı etki ya
bu atıklarla doğrudan temasla ya da atıklarının karıştığı sulardan dolaylı olarak gerçekleşir.
İçme suyu temini açısından hijyenik kirlenme önemli bir sorun oluşturmaktadır.Su yakınlarına
hayvan barınağı yapılmamalı,mezarlıklar sulardan uzağa yerleştirilmelidir.
Ölmüş hayvan ve bitki artıkları ile tarımsal artıkların yüzeysel sulara karışması sonucunda da
kirlenme ortaya çıkmaktadır. Bu yolla su kirlenmesini önlemek için bitki ve hayvan artıklarının
sulara verilmemesi ya da suların yakınlarında yok edilmemesi gerekir.
Ayrıca,sentetik deterjanlar içerdikleri fosfatlar ile yüzeysel sularda kirlenmeye neden
olmaktadır. Evsel atıkların mutlaka özel tesislerde arıtılması gerekmektedir.
2. Fabrikalardaki Atıklarda Bulunan Ağır Metallerin Suya Karışması:
Çeşitli endüstri faaliyetleri sonucu oluşurlar ve fenol, arsenik, siyanür, krom, kadmiyum gibi
toksik
maddeler içerirler. Önlem olarak fabrikalar sulardan uzağa kurulmalı,sanayi atıklarını
sulara vermeleri önlenmeli. Her fabrikanın artıklarını arıtması için tesisler yapması
sağlanmalıdır.
3.Tarımsal Alanlarda Kullanılan İlaçların Nehirlere Karışması:
Tarımda kullanılan böcek ilaçlarının suya karışması, içtiğimiz su için tehlike yaratır. Bu
sularla sulanan besinleri yediğimizde tarımsal ilaçların maddeleri bizim vücudumuza girer. Bu
sularla sulanmış otları yiyen hayvanlar da hastalanırlar. Tarlaların yeterli miktarda ve
çevreye zarar vermeyen kimyasalları içeren ilaçlarla ilaçlanması sağlanmalıdır.
4.Gemilerin Çöplerinin ve Atık Sularının Denize Dökülmesi:
Denizlerimizde dolaşan yerli ve yabancı gemilerin gezileri sırasında toplanan çöplerini
denize boşalttıklarını görmekteyiz. Ayrıca bu gemilerin atık sularını
da arıtmadan
denizlerimize döktükleri gözlenmiştir. Bu konuda büyük cezalar getirilerek denizlerimizin
kirlenmesi önlenmelidir.
5.Batmış Gemilerin Artıkları ve Petrol Kirliliği:
Denizlerde batan gemilerden denize dökülen metal parçaları ,eşyalar ,kimyasal maddeler ve
sızan petrol doğayı kirletmektedir. Deniz kıyılarında gemi tamir ve söküm yapılması da kirlilik
yaratmaktadır. Tankerler veya boru hatlarıyla taşınan petrolün kazalar sonucunda yüzeysel
sulara karışmasının yarattığı olumsuz etkiler açısından önem taşımaktadır. Bugün suların en
ciddi ve düşündürücü kirlenme şekli, petrol ve petrol ürünlerinin su üzerinde ince bir tabaka
teşkil etmeleriyle meydana gelir. Denilebilir ki çevre bakımından en önemli sorun da budur.
Petrol ve benzeri maddeler suda erimediklerinden dağılıp büyük su kitlelerinde kaybolmazlar.
Aksine suyun yüzeyine yayılırlar. Kaza sonunda suya dökülen büyük miktarlardaki petrol vs
ürünlerini büyük oranda toplayabilen pek çok usuller bulunmuştur. Akaryakıt sızıntısını
önleyecek önlemler alınmalıdır. Zararların önlenmesi için ağır para ve işten uzaklaştırma
cezaları verilmelidir. Deniz kenarlarında fabrikalar yapılması engellenmelidir. Gemi tamir ve
sökme işletmelerinin deniz kenarlarında yapılmaması için önlemler alınmalıdır
.
6.Nükleer Atık Taşıyan Gemilerin Batması:
Nükleer atık taşıyan gemilerin batması sonucu sızan nükleer maddeler suya karışmakta
büyük bir doğa kirliliği oluşturmaktadır. Ayrıca radyoaktif kirlenme hastanelerden, araştırma
kuruluşlarında ve bazı endüstri dallarından da kaynaklanabilmektedir. Nükleer silah
denemeleri sonucunda artan radyoaktivite, yağmur sularım da kirletmekte ve bunun sonucu
olarak yüzeysel sular, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmaktadır. Su kaynaklarından çok
uzaklarda nükleer denemeler yapılmalı ,fabrikaların bu tür atıklarını suya bırakmalarına
büyük cezalar verilmelidir.
7.Denizlerde Açılan Petrol Kuyuları,Bu Kuyularda Meydana Gelen Yangınlar ve
Kazalar Sonucu Suya Petrol Karışması:
Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır. Özellikle
yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve tesisi
fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Deniz içinde yapılan petrol
aramaları ve petrol çıkarma kuyuları ile buralarda meydana gelen yangın ve kazalar sonucu
petrol su yüzeyine dağılmaktadır.
Doğada,suların yüzeyine yayılan akaryakıtın sebep olabileceği sorunları kısaca şöyledir:
1)Suların atmosferden oksijen emmesi zorlaşır, suların kalitesi düşer, yani canlı varlıklar
için gerekli koşullar bozulur.
2)Su yüzeyindeki ince zar, su ile atmosfer arasındaki ısı alışverişini de etkiler.
3)Su üzerindeki ince sıvı tabakası deniz kuşlarının yüzme olanaklarını etkileyebilir, hatta
tamamen yok edebilir. Son yıllarda martı vs. kuş ölülerine sık bir şekilde rastlanmasının
nedeni budur.
4) Denizde yaşayan her türlü bitki ve hayvanın yaşamalarını sürdürmeleri ve üremeleri,
sulardaki kirlenmelerle orantılı olarak zorlaşıyor.
5) Deniz yüzeyinden her türlü kirletici madde sürekli olarak sahillere de dağılmaktadır.
Özellikle yağlar, katranlar ve benzer maddeler kıymetli sahilleri, plajları ve her türlü bina ve
tesisi fiziksel olarak kirletmekte ve maddi hasarlara sebep olmaktadır.Bu etkenin ortadan
kaldırılması için denizlerde petrol araması ve çıkarılması önlenmelidir.
ÖDEV 2
OLUMLU
İhracat ve ithalat artar ve ekonomiye katkı sağlanır.Dış ticaret ve iç ticareti hareketlendirir.Üretim artar ve seri üretime geçilir.Sanayileşme 18'inci yüzyılın sonlanyla 19'uncu yüzyılın başlarında İngiltere'de ortaya çıkmıştır. XV-XVI. yüzyıllarda oluşan fikri ve maddi değişikliklerin etkisiyle başta ticaret olmak üzere, çeşitli ekonomik faaliyetlerin ve düşüncenin çok yönlü ve büyük ölçüde bir değişmeye ve gelişmeye konu olması, sınai faaliyetlerin de kaçınılmaz bir sonuç olarak pek kısa bir süre içerisinde hızlı bir gelişme göstermesine neden olmuştur. Özellikle her geçen gün biraz daha gelişen sömürge ticareti el emeğinin yerine makine kullanmak ihtiyacını doğurmuştur.
Makineleşme yolunda ilk adımı İngiltere atmıştır. Çünkü ingiltere bu yüzyıllarda sanayi Icşebilmcn in hemen hemen bütün imkânlarına sahip bulunuyordu. İngiltere'nin sahip bulunduğu bu imkânlar şunlardır: Büyük bir deniz ticaret filosunun bulunması, denizaşırı geniş bir müstemleke piyasası, sınai tecrübe için yeteri kadar sermaye, coğrafi, siyasi ve içtimai şartların elverişliliği, bol ve ucuz emek ve son olarak fikri ve hukuki ortamın müsait olmasıdır. Bununla birlikte 16. yüzyılda başlayan gelişmeler sonucunda ingiltere tarımında pazar için üretim yaygınlaşmış, kapitalist üretim ilişkileri egemenlik kazanmış ve bu eğilimlere bağlı olarak üretimde verimlilik artışları hızlanmaya başlamıştır. Tarımsal kesimde kapitalist üretim ilişkileri gelişirken pek çok köylü üretici topraklarından koparılmış, ya kırsal alanlarda ücret karşılığı çalışmak, ya da kentlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Böylece kapitalist sanayinin en önemli koşullarından biri olan mülksüz-leşmiş emekçiler ordusu da yaratılmıştır. Öteyandan geleneksel teknolojiye dayanan, basit el aletlerini kullanan ve imalathaneler çevresinde örgütlenen mamul mallar üretimi kırsal alanlarda yayılmaktaydı. Mamul mallar üretiminin gelişmesiyle birlikte sermaye birikimi de önemli ölçüde artmıştı. Tarımdaki ve mamul mallardaki üretim artışları, ulaştırma alanındaki gelişmelerle birleşince, iç ticaret büyüyor; İngiltere'de bir ulusal ekonomi ve ulusal pazar oluşuyordu. İngiliz hükümetleri de yerli üretimi korumak için gerektiğinde korumacı politikalar izlemekten kaçınmıyorlardı, örneğin 18. yüzyıl boyunca Hindistan'ın ucuz emek kullanarak üretilen pamuklu kumaşlarının İngiliz pazarlarına girişine izin verilmemiştir.
Sanayileşmeyi hazırlayan icatlar ise önce tekstil alanında olmuştur. Böylelikle makineleşme hareketinin ilk başladığı alan tekstil sanayiidir. Daha sonraları kömür üretimi, demir-çelik gibi dallar da önem kazanaçaktır. Ancak sanayi devrimi denilince akla herşeyden önce pamuklu tekstil gelmektedir.
İngiltere önceleri, İhtiyacı olan pamukla kumaşları Hindistan'dan ithal ediyordu. Fakat sonradan dahilde imal edilen yünlü kumaşların kullanılması amacıyla pamuklu kumaş ithalatı yasaklandı. Bunun üzerine halkın ihtiyacı olan kumaşlar ülke içinde üretilmeye başlandı. Fakat, bu konuda yeteri kadar kalifiye işçi olmadığı gibi, olanlar da yüksek ücret istiyorlardı. İşte bu durum pamuklu kumaş imal eden iş adamlarını makineleşmeye yöneltti. Böylelikle İcatlar birbirini izlemeye başladı. Maden endüstrisindeki ilk gelişmeler ise önce "demir" de olmuştur. Dokuma endüstrisinin hızlı bir gelişme göstermesi karşısında odun kömürü ile çalıştırılan yüksek fırınlar bu ihtiyaca cevap veremeyince İngiltere; İsveç, Almanya ve Norveç'ten demir ithal etmek zorunda kalmıştır. Bu durum kaçınılmaz bir zorunluluk olarak demir sanayicilerinin üretimlerini arttırmaya, bunun için de bu konuda bazı buluşlar yapmaya zorlamıştır. Diğer taraftan, yüksek fırınlarda yakıt maddesi olarak odunun kullanılması dolayısıyla ormanların büyük ölçüde azalması da sanayicileri demir üretiminde yeni usuller bulmaya zorlamıştır. Bu nedenlerle demir endüstrisinde önce maden kömürü kullanılmaya başlanmıştır. Fakat o zamanki ilkel metotlarla yeraltından maden kömürü çıkarmak çok zordu. Çünkü ocaklarda hem grizu tehlikesi vardı hem de ocakları basan sulan boşaltabilmek mümkün olmuyordu. Diğer taraftan kömür; yüksek fırınların içyüzlerinde kalın tabakalar meydana getirerek fırınlan kullanılmaz hale getiriyor ve böylelikle verim büyük ölçüde düşüyordu.
Maden kömürünü yakıt olarak yüksek fırınlarda en verimli şekilde kullanabilmeyi ilk düşünen ve bu konuda çalışmalar yapan Dud Dudly' dir. Ancak uzun süren çalışmalara ve gösterilen çabalara rağmen Dud Dudly'nin çalışmaları başarıyla sonuçlanmadı. Bununla beraber bu konudaki çalışmalar durmamış ve daha yıllarca devam etmiştir. Görüldüğü gibi "kömür" ve "demir," sınai gelişmenin başlıca iki unsuru olmuşlar ve bu iki maddeyi yeterli ölçüde elde etmeye muvaffak olan ülkeler, Yeniçağın zengin ve sanayileşmiş ülkeleri haline gelmişlerdir.
Sanayileşme alanındaki gelişmeyi sağlayan icatların meydana geldiği diğer bir alan ise "makine imalaü"dır. Ortaçağın sanayi faaliyeti makine yerine el emeğine ve basit aletlere dayanıyordu. Makine niteliği ni taşıyabilen bazı aletler ise rüzgâr ve su gibi tabiat kuvvetlerinden yararlanılarak çalıştırılıyordu. Fakat bu kuvvetler makineli bir sınai faaliyet için yeterli değildi. Çünkü su her yerde bulunamıyor, rüzgâr ise her zaman olmuyordu. Böylelikle sınai faaliyetlerde makinanın yer alabilmesi için buharın kullanılmasına kadar beklenilmiştir.
Nitekim "James Watt"ın 1781 yılında buharla işleyen makineler konusunda elde ettiği üstün basan, XVII. yüzyılın sonlarına ulaşıldığında insanları artık ilkel araç ve yöntemlerle çalışmaktan kurtarmıştır.
Sanayi Devrimi'nin basanlarının yanısı-ra, İngiltere'deki maliyetlerine de değinmek gerekiyor. Bu maliyetleri ilk aşamada İngiliz emekçileri yüklenmiştir. Kırsal alanlardaki sanayinin büyük bir hızla kentlere aktarılması, olumsuz çevre koşullan» mn yükünü işçilerin omuzlanna yüklemiştir. Öte yandan, makine kullanımının yay-gınlaşması, kırsal alanlarda el tezgahların da üretim yapan yüzbinlerce dokumacının işsizliğe ve yoksulluğa terkedilmesİ anlamına gelmiştir. Ayrıca, fabrikalarda çalışmaya başlayan işçilerin; sanayi devriminin gerçekleştirdiği üretim sıçramasından uzun bir süre yararlanamadıkları anlaşılmaktadır. 1760'larda başlayan üretim ve verimlilik artışlarına ve hızla yükselen kârlara karşın, ingiltere'de işçi ücretleri 19, yüzyılın ikinci yansına kadar önemli artışlar göstermemiştir. 19. yüzyılın başlarından itibaren sanayi devrimi ingiltere'den Kıla Avru-pası'na sıçradı. Fransa, Belçika, Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkeleri bir yandan yerli sanayilerini İngiliz mallarının rekabetine karşı korurken, öte yandan da makine kullanan fabrika düzenine geçmeye başladılar. Kısa bir süre sonra da İngiltere ve di ğer Batı Avrupa ülkeleri, ucuz tarımsal mallar ve mamul mallan için pazar arayışı içinde, dikkatlerini dünyanın geri kalan bölgelerine çevirdiler.
OLUMSUZ
Endüstri devrimi gerçekte insanlık için bir devrim mi? İsmi
KAYNAKLAR
gizemlikapi.com
msxlabs.org
delinetciler.net
Daha kısa yazılar bulamadım. Yazıları da kısaltıp bozmak istemedim uzun yazmak istiyorsanız yazın ama istemiyorsanız bence kendiniz kısaltın.
HAZIRLAYAN : KEREM CÖMERT
